9 Şubat 2015 Pazartesi

Sağlıklı Saçlar İçin Bira


Okuduğunuzda bir çoğunuza garip gelebilir ama eskiden  mahalle arasındaki kuaförlere girdiğinizde,sizi kesif bir bira kokusu karşılardı. O dönemlerde bira, bigudi ile  saç sarmada olmazsa olmaz bir güzellik malzemesiydi. Demek ki eskilerin bir bildikleri varmış!

Günümüzde  yapılan araştırmalar, biranın yüksek oranda mineral, vitamin ve aminoasit içerdiğini ortaya koymaktadır. Piyasada satılan saç bakım ürünlerinin içerisinde yer alan B vitamininin, maltozanın, sakarozanın ve proteinin birada da olduğunu biliyor muydunuz? Ayrıca bira, içerdiği magnezyum, fosfor ve potasyumdan ötürü de saç bakımında etkili bir madde.

Bira;

Yıpranmış saçların onarımını sağlayan proteine,
Uzamasını sağlayan B vitaminine,
Güçlenmesini sağlayan maltozaya,
Parlaklık kazanmasını sağlayan sakarozaya,
Saçların hacimli ve kalın telli görünmesini sağlayan darı ve buğday proteinine,
En önemlisi de saçların sağlıklı uzamasını sağlayan B7 ya da H vitamini olarak bilinen biotine sahip. (Biotin, kepeğe ve saç dökülmesine karşı etkili bir vitamindir. Güzellik vitamini olarak da bilinir.)

Hangi Tür Bira Kullanmak Gerekir? 
Kullanacağınız biranın markası ya da kalitesi elde edeceğiniz sonucu pek de etkilemeyecektir. Ama daha etkili bir sonuca ulaşmak istiyorsanız koyu renkte biraları tercih etmekte fayda var. Zira koyu renkli biralar daha fazla biotin içerirler.

Bir kaç püf noktası da verelim : Birayı saçınıza uygulamadan bir gece önce açıp, ağzını açıkta bırakmanız daha etkili sonuç almanıza yarayacaktır! Birayı saçınıza uygulamadan önce saçınızı şampuanla yıkamanız saç bakımının etkisini arttıracaktır! Boyalı saçlara sahip olanlar, bira ile saç bakımı yaparlarken daha dikkatli olmalılar. Zira çok sık yapılan bu uygulama, kuru saçlara sahip olmanıza neden olabilir!

Ev Yapımı Biralı Şampuan :
Evde bulacağınız bir şişenin içerisine yarı yarıya kimyasal içermeyen, doğal şampuanı ve  aynı ölçüde birayı koyun. Güzelce çalkalayın ve saçınıza masaj yaparak uygulayın. 2 dakika kadar ıslak halde bırakın. Ilık su ile saçınızı yıkayın ve karışımdan arındırın.

Ev Yapımı Biralı Saç Kremi :
1 fincan bira
1 çay kaşığı jojoba yağı

Birayı çok az ısıtın.Isındıktan sonra içine jojoba yağını katın. Karışımı saçınıza uygulayın. 15 dakika kadar bekletin. Sonrasında saçınızı durulayın. Saçınız eskisine göre daha hacimli ve parlak görünecektir.

Ev Yapımı Biralı Saç Maskesi : 
1 şişe bira
2 çay kaşığı bal
2-3 damla limon 

1 dakika kadar birayı ateşte ısıtın. Isınan biranın içerisine bal ve limonu katın. Macun kıvamındaki bu karışımı saçınıza masaj yaparak uygulayın. 15 dakika kadar bekletip saçınızı durulayın.

Bugüne kadar saç bakımında bira aklınıza ilk gelen şey olmayabilir ama yukarıdaki reçeteleri denedikten sonra saçınızda göreceğiniz değişiklik fikrinizi değiştirebilir.

Çocuğunuza Söylememeniz Gereken 10 Şey!







1. Hayır!
Çocuklar "hayır" ile başlayan cümleleri çok sık duyarlar. Söylemek istediğinizi olumsuzdan olumluya çevirerek ifade edebilirsiniz.Diğer bir deyişle, olumsuz olan bir durumu, olumlu istenilen bir duruma çevirmek sizin elinizde. "Hayır koşma" yerine "Yürü, lütfen !" diyebilirsiniz.İstenmeyen davranışın düzeltilmesinde "hayır" ile başlayan cümleden çok daha etkili olacaktır.

2. Aferin Sana ! 
Çocuklar istenilen davranışı sergilediklerinde, bir şeyleri kendi başına becerdiklerinde, onları övmek için kullandığımız sözcüktür "aferin sana". Oysa önemli olan çocuğunuzu övmek midir yoksa onu yüreklendirmek midir? "Sen buldun!","Sen başardın!", " Sen düşünerek buldun!" gibi "sen" ile başlayan cümleler kullandığınızda, çocuğunuzun başarısını önemsiyor ve cesaretlenmiş oluyorsunuz. Oysa "Aferin!" ile başlayan cümlelerde sizin ne düşündüğünüz önemli hale geliyor.

3. Benimle Tartışma ! 
Çocuklar soru sormaya, sorgulamaya ve analiz etmeye programlanmışlardır. Bu durum zaman zaman tartışma ortamı yaratabilir. Oysa ki sağlıklı gelişimlerinin bir parçasıdır söylenen bir şeyin nedenini, niçinin sorgulamak. Aranızda geçen konuşmayı " Benimle tartışma!" diyerek kesip atmak yerine "Biliyorum, benim farklı bir cevap vermemi bekliyorsun ama bu değişmeyecek" ya da " Sana cevabımın ne olduğunu söyledim. Bununla ilgili bir sorun varsa sor" şeklinde ifadeler kullandığınızda, çocuğunuz da sizinle tartışmak yerine kendi düşüncesini, kaygılarını ifade etme şansı bulacaktır.

4. Dur Bakalım Baban/ Annen Bu Konuda Ne Diyecek !
Bu tarz cümleler kurmanız öncelikle, konuyu açacağınız kişiye yönelik çocuğunuzda korku ve endişe yaratacaktır. Ayrıca, sözü edilen konu hakkında çocuğunuzla ilgili hiç bir sorumluluk taşımadığınızın ve insiyatifinizin olmadığının da göstergesidir.
Bu arada çocuğunuz yapmış olan hatalı davranıştan ötürü zaten suçluluk, utanç ve üzüntü duyarken, durumu bir başkasına söyleyeceğinizi tehditler savurarak ifade etmeniz, yaraya tuz basmaktan başka bir şey değildir. Eğer aile bireylerinden birisinin bu durumu bilmesi gerekiyorsa, o kişiye bu durumun kimin tarafından söylenmesi kararını çocuğunuza bırakın. "Babana/ annene durumu sen mi söylemek istersin yoksa birlikte mi anlatalım?" tarzında bir yaklaşım, çocuğunuzun yaptığı davranışın sorumluluğunu almasına sağlar.

5. "Eğer Bir Daha Bunu Yaparsan..."
Çocuğunuzla baş başayken ya da diğer ailelerin yanında bunun bir faydası olmadığını bile bile kim bilir bu cümleyi ne kadar sıklıkta kullanmışsınzdır, Öncelikle, kurmuş olduğunuz cümleyle çocuğunuzu tehdit ederek sizden korkmasını istiyorsunuz. İkincisi, söyledikleriniz uygulanabilir şeyler olmuyor çoğu zaman ( "Bir eve gidelim doğrudan yatağa gidiyorsun",  "Sana yemek falan yok!", " Bir hafta cezalısın!") Sinirlendiğimizde sarf ettiğimiz cümleler sadece uygulanamaz şeyler olmakla kalmıyor aynı zamanda kolayca unutabiliyoruz da. Böylelikle güvenirliliğimizi de kaybedebiliyoruz. Söylediklerimizle yaptıklarımız birbirini tutmaz hale geliyor. Bunun yerine az ama öz konuşup, çocuğunuza seçenekler sunarsanız "Eğer bu davranışını sürdürmeyi seçiyorsan, o zaman şunu da yapmayı seçiyorsundur " diyebilirsiniz ya da "kardeşinle dalga geçip onu ağlatmayı seçiyorsan, gün boyu en sevdiğin oyuncak ile oynamamayı da seçiyorsun". Bu tarz ifadeler, tehdit içermeyen, beklentiyi ve beklenti gerçekleşmediğinde karşılaşacağı durumu az ama öz bir şekilde açıklamış olur.

6. "Yanlış Yapıyorsun!"
Çoğu zaman aileler tüm kontrolün kendilerinde olmasını isterler. Tabii ki bazı görevler olması gerektiği gibi yapılmalıdır ama çoğu zaman çocukları bir takım şeyleri usulüne göre yapması için zorlarız. Oysa aynı şey bir çok farklı yoldan yapılabilir. Eğer çocuğunuz çimenleri mor rengine boyuyorsa, çimenlerin yeşile boyanması gerektiğini söylemek çok kolaydır ya da sandalyeye ters oturmuşsa , onu olduğu yerde döndürüp olması gerektiği gibi oturtabiliriz de ama bunu yaparken yargılayıcı davranmayın. Onun yerine " Sandalyeye ters oturmayı seçtin, sanırım" ya da "Çimenleri mor renge boyamayı seçmiş olman, ilginç "" diyebilirsiniz. Bu tarz ifadeler çocuğunuzun yaratıcı olmasına ve bazı şeyleri beklentilere bağlı kalmaksızın keşfetmesine sebebiyet verecektir.

7. Böyle yaparsan işte olacağı bu! 
En olmayacak zamanlarda çocuklara ders vermek gibi bir tutum içerisine gireriz. Eğer çocuğunuz tehlikeli ya da uygunsuz bir şey yaparken yaralanmışsa, zaten yaptığının yanlış bir şey olduğunun farkına varacaktır. Çocuklar bir seferde bir şeye odaklandıklarından, canları acırken, sizin dile getireceğiniz kurallar ya da dersler boşu boşuna sarf edilmiş sözcüklerden öteye geçmeyecektir. "Sandalyeden atladığında gördün değil mi ne olduğunu?" cümlesinin yerine  "Sandalyeden atlayıp, yere düştüğünde canın acıdığını fark ettiğini biliyorum" demeniz çocuğun yapmış olduğu tehlikeyi davranışı kavramasında ve tekrarlamamasında diğer ifade tarzına göre çok daha etkilidir.

8. Yapamazsın / Yapma 
Çocuğun davranışlarında olumlu yönde değişikler görmek istiyorsanız, bu çoğu zaman söylemlerinize bağlıdır. Çocuğunuza bir şeyi yapamayacağını söylemeniz, onun bunu yapabileceğini size kanıtlamasıyla sonuçlanacaktır. Çocuğunuza bir şeyi yapmamasını söylemeniz, sizinle tartışmasına ve size isyan etmesine sebebiyet verecektir.Bunun yerine ifadenizin ardındaki sebebi açıklayın. "Bu senin için güvenli değil" demeniz bazı şeylerin neden sınırlamalar gerektirdiğini anlamasına yardımcı olacaktır.

9. Şimdi  Şunu Yapıyoruz. Tamam mı? 
Çocuklara içten, sevecen ve sevgi dolu görünmek istediğimizden, çoğu zaman verdiğimiz  kararlarda onların onayını bekleriz.  Bu tutumun gerekçeleri anlaşılabilir fakat  çocuğunuzun verdiğiniz tüm kararlara itaat etmesi için onu bu yöntemle ikna etmeyi bir alışkanlık haline getirmeyin. Aileler çoğu zaman " Artık oyun parkından gitmemiz gerekiyor. Tekrar geleceğiz. Tamam mı?" dediğinizde aslında bir tartışma başlatmış oluyorsunuz. Çünkü çocuğunuz da size "Hayır " cevabını verecektir. Oysa oyun parkından ayrılmak istemediğini biliyorsunuz. Onu yerine, "Oyun parkından ayrılmak istemediğini biliyorum ama gitme vakti geldi. Başka bir gün yine geliriz" demeniz duygularının sizin tarafından önemsendiğinin göstergesi olacaktır.

10. Beni Delirtiyorsun!
Aileler çocuklarının duygularını kontrol altına almalarını isterler. Oysa kendileri çocuklarınla ilgili bir problemle karşılaştıklarında ve bununla baş etmekte zorlandıklarında bu cümleyi sarf ederek bir yetişkin olarak kendi duygularını kontrol etmekte yetersiz olduklarının sinyalini verirler. Kendinizi işin içinden çıkılmaz durumda hissediyorsanız, çocuğunuza " Şu anda çok üzgünüm ya da sinirliyim. Biraz yalnız kalmak istiyorum" diyebilirsiniz. Çocuklarınızı içinde bulunduğunuz ruh halinden ötürü suçlamak yerine duygunuzu samimiyetle ifade edebilirsiniz.

Birlikte Tüketilmemesi Gereken Besinler


Bir çoğumuz için damak tadı çok önemli. Bol salçalı ve yağlı bir et yemeğinin yanında yediğimiz pilav, o öğünü bir ziyafete dönüştürebiliyor. Çoğu zaman sindirimin ağızda başlayıp ağızda bittiğini düşünüyoruz. Midemizin, yediğimiz yemekleri nasıl sindirdiğini, sindirirken ne kadar zorluk çektiğini, bazı besinlerin midede nasıl fermante olduğunu, çürüdüğünü ve vücutta asidik ortam yarattığını pek de düşünmüyoruz. Gözümüz ve karnımız doyarken, hücrelerimiz aç kalıyor ve sağlıksız bir yaşam sürdüğümüzü hastalıklar kapıya dayanmadan önce farkına bile varmıyoruz.

Besleniyoruz ama beslenirken bir çok yanlış yapıyoruz. Yaptığımız başlıca yanlışlar:

 Demir içeren gıdalarla birlikte kalsiyum içeren gıdaların birlikte tüketilmesi.
 Kalsiyum içeren gıdalar demirin emilimini azaltıyor. Örneğin; demir yönünden zengin olan ıspanağı  yoğurta birlikte tükettiğimizde  ya da et yemeklerinin yanında yararlı bir içecek diye düşündüğümüz ayranı içtiğimizde aslında almamız gerekenden çok daha az demir alıyoruz.

Hayvansal proteinlerle nişastalı proteinlerin aynı öğünde bir arada tüketilmesi.
Sistemimiz bir defada bir çeşit gıdayı sindirmeye yönelik çalışıyor. Sabah kahvaltılarının vazgeçilmezi diye düşündüğümüz sucuklu yumurtayı ya da et yanında yenen patatesi, midemiz ne de güzel bir ikili diye algılamıyor. Hiçbirisini sindiremiyor. Böylelikle alınan besinler fermante olup çürümeye geçiyor ve vücutta asidik ortam oluşuyor.

Yemekten hemen sonra meyve tüketilmesi. 
Gece ev gezmelerinin olduğu dönemlerde, gelen misafiri layığıyla ağırlamak için masadan kalkar kalkmaz ikram edilen meyveler, bizim iyi bir ev sahibi olduğumuzun bir göstergesi olabilir. Fakat aynı durum misafirler için geçerli olmayabilir. Meyveler midede sindirim gerektirmeyen, hızlı bir şekilde on iki parmağa geçen besinlerdir. Ancak mide diğer besinlerle doluyken ve sindirimi gerçekleştirmeye çalışırken bir de meyvelerin eklenmesi, diğer besinlerin meyvelerin bağırsaklara geçişini engellemesiyle sonuçlanır. Böylelikle bizim vitamin içerdiğini düşündüğümüz meyveler, midedeki var olan bakteriler tarafından hızlı bir şekilde kullanılırlar. Midede bulunan besinler hızla fermante olduğundan sindirimle ilgili gaz problemleri yaşanır. Meyvede bulunan vitamin ve minerallerden vücudumuzun en etkili biçimde yararlanmasını istiyorsak, meyveleri aç karnına ya da yemeklerden 2 saat sonra tüketmeliyiz.